Alemdağ’da Var Bir Yılan | Sait Faik Abasıyanık | Kitap Değerlendirmesi

Yolu edebiyattan hele de öykücülükten geçen birisinin Sait Faik Abasıyanık ile karşılaşmaması mümkün değildir. Çağdaş öykücülüğün kurucusu ve devrimcisidir desem fazla olmaz onun için. Günümüz öykü yazım anlayışını derinden etkilemiş ve kendisinden sonra gelen bir çok yazara ilham ve esin kaynağı olmuş aynı zamanda onları kendi ürettiği tarzın peşinden sürüklemiştir. Hala günümüzdeki bir çok popüler öykü yazarının eserlerinde Sait Faik’in belirgin etkisi görülmektedir.

Kendisinden öndeki öykücülerin aksine o öykünün ritmini, ruhunu ve şiirini aramıştır öykülerinde. Olaydan ziyade kişilere ve atmosfere odaklanmış, ders veya öğüt vermek için değil içinden geldiği gibi kaleme almıştır öykülerini. Bu yüzden kendisinden öncekilere benzemeyen bir öykü yazım türü ortaya çıkarmış ve Türk öykücülüğüne yeni bir yol açmış ve öykücülüğü zenginleştirmiştir.

Sait Faik çalışmadan yaşayabilecek bir aile servetine sahip kendi halinde bir adamdır. Canı nereye isterse oraya gider, canı ne yapmak isterse onu yapar. Toplumsal yargıları ve insanların onun hakkındaki düşüncelerini önemsemeden nasıl isterse öyle yaşamaya çalışır. Arka cebinde defteri ve kalemi sıradan insanların hayatlarını izlerken etkilendiği şeyleri karşı koyamadığı bir dürtüyle hikaye eder. Bunu şöyle dile getirir Son Kuşlar öyküsünde; “Yazmasam deli olacaktım.” Bir şair duygusallığı ile yazdığı öyküleri hep insan sevgisi üzerine inşa edilir. Onun derdi insanlardır ve onların kimsenin dikkat etmediği, üzerinde durup önemsemediği geçip giden anlarını yakalamaktır.

Bu yüzden hep insanların içindedir, hep onların bu hallerine şahit olmak için sessizce onları izlemektedir. Hasbelkader yazdıkları kitaplar popüler olunca kitap fuarınlarında kitaplarını imzalatmak için bekleyen insan kalabalığını videoya çekip sosyal medyada paylaşarak, okurlarına müşteri muamelesi çeken günümüz yazarları gibi değildir o. Kimi zaman bir sahil kahvesinde, kimi zaman bir kaldırım taşına oturmuş, kimi zaman bir balıkçı teknesindedir. O sanatı montaj etmez, o sanatı yaratır.

Orhan Veli’nin şiirde yaptığına benzeterim onun öyküde yaptığını. O da kalıplara karşı çıkmış ve yaşadığı gibi, düşündüğü gibi, hayatı kavradığı gibi yani olduğu gibi yazmak istemiştir. Orhan Veli ile arkadaştırlar. İlk yıllarında o da şiire heves eder fakat kendi ifadesiyle “Şair gibi yazan öykücü” olduğunu farkedince şiiri öykülerinin içinde aramaya başlar. Kitapları ve öyküleri yayınlanmasına ve edebiyat çevrelerince bilinmesine rağmen günümüz popülerliğinin keşfedilmediği zamanlarda yaşadığından öykülerini sadece içinden gelen o yaratma ve şahit olma duygusuyla yazar. Bu yazıda konuşacağımız öykü kitabı ise yazarın son kitabıdır. Kitap 1954 yılında yayınlanmış o yılda yazar dünyadan göçmüştür.

Kitap on yedi öyküden oluşuyor. Bu öykülerin ilk altısı ilk kez kitapta yayınlanmış öykülerdir. Bu kitabın Sait Faik külliyatında çok özel bir yeri vardır. Diğer öykülerindeki sevinçli, umutlu, yalnız fakat halinden memnun insan gitmiş yerine melankolik, olumsuz ve yine yalnız fakat küskün bir insan gelmiştir. Öykülerindeki olay kurgusu bu kitapta iyice belirsizleşmiş ve gerçek-hayal, rüya-uyanıklık, diyolog-monolog çizgisi iyice incelmiş ve bazen iç içe geçmiştir. Adeta Sürrealist bir havaya bürünmüştür öyküler. Bu dönüşümün yazarın son yıllarına denk gelmesi de oldukça manidardır. Kitaptaki öykülerde karakterlerin bir kısmı diğer öykülerde de karşımıza çıkar. Özellikle Panco karakteri bu kitapta bir çok öyküde yer alır. Panco, orta halli bir aileye mensup, iş hayatına atılmış, akşamları kahveye gidip kumar oynayan, sinemalara giden bir delikanlıdır. Yazar yaşına rağmen onunla arkadaşlık kurmak istemekte ve beraber vakit geçirmeyi arzulamaktadır. Fakat Panco’nun nazlı ve git gelli halleri yazarın kafasını karıştırmakta ve onu bunalımlı hallere itmektedir.

Yazarın eşcinsel eğilimleri artık edebiyat çevrelerince de kabul görmektedir. Burada Panco karakteri ile sadece arkadaşlık ilişkisi kurmak istemediği anlaşılmakta ve toplumsal yasakların gölgesi altında yazar bu duygularını öykülerinin sisli atmosferinde dile getirmektedir.

Tüm öyküler yazarın samimi, içten ve şiirsel anlatımıyla okuyucuyu etkisi altına almaktadır. Akıcı ve sade dili yazarın anlatımını güçlendirmektedir. Denizle içli dışlı olan yazarın “İki Kişiye Bir Hikaye” öyküsü ise kitaptaki öyküler içinde benim favarimdi diyebilir. Öykülerdeki karakterlerin sahici insanlar olduğunu bilmek sizinde o yaşananlara şahit olduğunuzu hissettiriyor. Öykülerin bu anlam ve duygu gücü size Sait Faik’in gerçekten büyük bir yazar olduğunu hissetmenizi sağlıyor.

Sait Faik Abasıyanık ile ilgili bu öykülerin her birisiyle ilgili ayrı ayrı konuşulacak o kadar çok şey var ki. Fakat burada yetsin çünkü bu bir değerlendirme yazısı sadece. Diğer anlatamadıklarımı hissetmeniz için bu kitabı okumanızı kesinlikle tavsiye ederim. Görüşmek dileğiyle…

Değerlendirmeyi video olarak da izleyebilirsiniz.

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s