Bin dokuz yüz atmışların Türkiye’sinde, parasını kazanmak derdinde olan Filiz’in başından geçenlerin anlatıldığı ve bir dönemin sosyal gerçeklerine şahitlik ettiğimiz Orhan Kemal’in sevilen eserlerden birisi olan “Bir Filiz Vardı” romanını inceleyelim.
Orhan Kemal Cumhuriyet sonrası edebiyatçılarımızın popüler olanlarından birisidir. Şiirsel dili, toplumsal gerçekçi üslubu ve canlı anlatımıyla Türk Edebiyatına önemli eserler vermiştir.
Orhan Kemal dönemin edebi atmosferinde siyasi görüşlerini eserlerine yansıtmış ve Marksist toplumcu gerçekçi bakışıyla eserlerini ele almış. Kendi yaşamından izler bulunan kitapları bir dönemin işçi ve yoksul sınıflarının hayat hikayelerini ele alır daha çok. Yazarın gençlik yılları da zorluklar ve yoksulluklar içinde geçmiştir. Baba Evi ve Avere yıllar isimli eserlerinde bu dönemleri işlemiştir. Hanımın Çiftliği eseri en popüler eseridir denilebilir. Bu eseri defalarca görüntülü eserlere dönüştürülmüştür. Ayrıca diğer eserleri de film ve dizilere konu olmuştur.
Kitaba gelirsek, kitap 1965 yılında yazılmış, Filiz isimli genç bir kızın iş bulma ve erkek egemen bir toplumda ayakta kalma mücadelesini konu edinmiştir. Filiz bir dönem durumu iyi olan bir ailenin sonrasında yoksullaşmış büyük kızıdır. Alımlı ve güzel olması dolayısıyla erkeklerin ilgisi sürekli üzerinde toplanmaktadır. Hatta ona hiçbir erkek kayıtsız kalamamaktadır. Kendisi de bu ilgiden hoşnuttur ve bu ilgiyi istemektedir. Roman boyunca ona aşık olan erkekler ve filizin onlara direncini ve onların bu ilgilerini nasıl yönlendirmeye çalıştığını okuruz. Babası onu sırf zengin diye yanında çalıştığı bir kitapçıyla birlikte olmaya zorlar, Filiz ise buna direnir. Romanın konusu kabaca böyle diyebilirim.
Romanın içerik analizine geçmeden önce romanın dili ile ilgili bir şeyler söylemek isterim. Roman şiirsel, akıcı ve canlı bir dile sahip. Orhan Kemal’in coşkun ve adeta bir nabız gibi belirli tempoda atan dili bana Yaşar Kemal’in dilini hatırlattı. Bu yazın dili başlarda ilgimi canlı tutarak akıcılığı tetiklese de bir süre sonra beni yordu diyebilirim. Yani bazen fazla kalabalık geldi anlatım. Bu üslup bana daha çok öykü diline uygun gibi geldi. Tabi Yaşar Kemal okurken bunu hissetmemiştim. Belki de Yaşar Kemal’de olayların daha ilgi çekici yoğun olmasından kaynaklanıyor bu. Yaşar kemal de bu üslup daha kıvamında kullanılıyor bana göre. Buna rağmen diyaloglar oldukça hayatın içinden yani sahiciydi. Yazar kitapta bir anlatıcı olmasına rağmen daha çok Filiz’in iç sesi gibiydi. Bazen doğrudan gözlemci oluyordu ve bu geçişler bazen kafa karıştırıcı olabiliyordu diyebilirim. Eleştirilerime rağmen Orhan Kemal’in üslubunu lezzetli buldum diyebilirim.
Kitap konusu itibariyle Türk Filmivari bir havadaydı. Aslında Türk Filmleri o dönem romanlarından beslendiği için bunu hissettim. Dili oldukça gerçekçi vermek istediği toplumsal mesaj somut bir şekilde ortada olsa bile olayların olma tarzı ve karakterler biraz karikatürize edilmiş geldi bana. Mesela Filiz isimli karakterin yazarın kitabın içinde de bahsettiğinin aksine yoksulluğun içinde varolmaya çalışan ve dik durmaya çalışan bir kız olmak şöyle dursun, güzelliğini hep ön planda tutan, erkeklerin ilgisini çekmek için çırpınan ve yeri gelince bu ilgiyi kullanan, geçim ve yoksulluk derdinden ziyade lüks ve şatafat derdinde olan uçarı ve yazarın pek de hoşuma gitmeyen yer yer erotize ettiği bir karakter. Sadece Filiz açısından bu böyle değil, Filiz’in annesi ve kız kardeşi de böyledir. Annesinin iş yerinde yasak aşkları vardır. Kız kardeşi ise sürekli sevgilisini düşünen ve onun ilgisini çekmeye çalışan birisidir. Romandaki kadın karakterler genel olarak erkek gözünden resmedilmiş geldi bana. Diğer yandan erkekler karakterlerde oldukça karikatürize edilmiş gibiydi. Romandaki erkeklerin neredeyse tamamı zevk düşkünü ve bu uğurda her türlü alçalmayı göze alabilecek nitelikteydi. Romandaki dokumacı dışında-ki o da Filiz’e aşıktı- tüm erkekler -nedense çoğu kızdan oldukça büyüktü- para karşılığında sapık bir arzuyla kızlara sarkıyorlardı. Muhakkak bunlar toplumda yaşanıyor ama kitabın bunu sunma şekli iddia ettiği gerçekçilikle çelişiyordu.
Burada belirtmeden edemeyeceğim. Bir yerde okumuştum, filiz karakteri aslında gerçek bir karaktermiş ve kitapçıda çalışan bir kızmış. Orhan Kemal bu kızla tanışmış ve romandaki gibi ona aşık olmuş ve romandakinin aksine toplumsal bakışı hiçe sayarak bu kızla ayrı bir eve çıkıp bir süre yaşamış, karısının olayı öğrenmesiyle ayrılmış. Adeta Orhan Kemal bu durumu herkese itiraf edercesine bu durumu romanında da işlemiş ve romana da bir roman kişi olarak dahil olarak deneyimlerini ve gözlemlerini burada paylaşmıştır.
Romancının kendini bu şekilde romana dahil etmesi bir yandan şık bir hareket gibi görünse de bana romanın kalitesini düşüren bir hareket gibi geldi. Sadece bu roman için demiyorum bu şekilde gerçek bir kişiyi – hele de kendisini – romana dahil etmek adeta romanın o kurgu gizemini bozmak ve okuyucu etkileyeceğim derken uzun vadede romanın etkisini kırmak anlamına gelir diye düşünüyorum.
Bir döneme damgasını vurmuş ve Türk edebiyatına ismini sarsılmaz harflerle yazmayı başarmış Orhan Kemal’in bu eserini eleştirilerime rağmen keyifle okudum diyebilirim. Çağdaş dili ve bir yeşilçam filmi tadında konularıyla Yaşar Kemal okumanızı tavsiye ederim. Dolayısıyla Bir Filiz Vardı kitabını da okumanızı tavsiye ederim.
Kitap Değerlendirmesinin video linkine buradan ulaşabilirsiniz.